#kıssa #hikaye #tövbe
Hayat; Kısa Bir Hikâye | "Her Ademoğlu Hata İşler..." I “Hadi Gel, Yine Tövbe Edelim Beraber"
Zamanın birinde Anadolunun Kum gibi evliya dolu topraklarında bir dergahın kapısı çalındı.
Öyle şiddetli bir ses ki Dergahta ki tüm dervişan kulak kesilir.
Kapıya koşup kapıyı açtıklarında Koca cüssesiyle üstü başı toz toprak içinde bir adam….. kapı açılır açılmaz dergahın içini yığılıverdi
Dergahın dervişleri Tanıdılar adamı, Dergaha gelip gitmişliği, sohbete girip, Allah dostlarının elinden tutmuşluğu var.
Yere boylu boyunca yığılan adamı kaldırmaya çalıştılar.Fakat İçtiği şeyin sarhoşluğuyla bedeni okadar ağırlaşmıştıki adamı zor doğrulttular.
Acaba O ağırlık,işlenen günah dan dolayı, bedenin mi, yoksa, günahın zulmetiyle yoğrulan, ruhun ağırlığı mıdır?
Buyurdu ki; Kainatın efendisi a.a. “her günah, kalbe bir siyah noktadır”
Belki O bir nokta tonlarca yük vurur insanın Ruhuna ve kalbine,O günah, gönül gözünü örterde, İnsan bunun farkına bile varmaz.
Dönelim dergaha,
Yere yığılan adamın durumuna Bazı dervişan ikrah etti.”Hele şu günahkara bi bak. Haline yazık.Allah seni affetsin”
Dervişandan bazıları;
“Alalım içeri yazıktır.” Dediler
Bazılarıda, Dergahın Postnişini olan Mürşitlerini kastederek.
“Hazrete soralım da öyle alalım, Edepsizlik etmeyelim.” dediler.
Adamı, zor bela ayağa kaldırdılar.
Hani güzel bi söz vardır.
Acı olan Düşmek değil, insan bu, düşer elbet, asıl elem Ayağa kalkamamaktır.
Günahkar adam, Düşmüş ama, Tutacağı eli bilmiş. Sığınacağı dergahı bulmuştur.
Dervişan aralarında “alalım mı almayalım mı” diye istişare ederken. Gürültüye kulak kesilen Dergahın Postnişini olan Hazret, Hücresinden çıkmış, olanları seyretmekte.
Dervişana seslendi Hazret;
“Alın O Müslümanı içeri. Güzel Bir guslettirin,Temiz elbiseler giydirip meclise getirin.” Dedi.
Bazı dervişan yine biraz ikrah ederek.
“Hele bak ,Hazret yine Merhamet etti. Bu kaçıncı oldu…” Diye söylendi.
Bazıları da
“Demeyin öyle,Düştü ama yine vuracağı kapıyı bildi. Bundan güzeli var mı, Döndü geldi ya yetmez mi.” Dediler.
Dervişan Adamı aldı, götürdü, Güzelce bir guslettirdiler,Dervişanın elbiselerinden, başına takke sırtına hırka giydiriiip getirdiler meclise.
Ayılıp,Kendine gelen günahkar adam, Merhamet dolu gözlerle kendine bakan Mürşidini karşısında görünce, utana sıkıla, ama bir evladın Annesine sığınır gibi yanaştı dizinin dibine. Adamın Yüzü yere düştü. Mürşidi hiçbir söz söylenmedi. Şu Cümleden başka,
“Hadi gel, yine tövbe edelim beraber olur mu?”
Olur ya olmaz mı.
Ölü bedeni dirilten Allah, Ölü kalbimi diriltemeyecek! Hele ki Muhammed Aleyhisselamın yolunda,İsâ a.s. nefesli Bir Dostunun eliyle.
Beraber tövbe ettiler Allaha.Birbirlerini şahit tutarak
Sonra Hazret Döndü Dervişana, Şöyle dedi.
“Evlatlarım,Bu kardeşinizin İçtiği şeyin şarhoşluğu zahiridir.Bedeninde 1 kaç saatlik sarhoşluğa sebep olmuş okadar. Ayıldı, Tevbe edip kurtuldu günahından, lakin Bizlerin kalbinde öyle günahlarımız var ki; kibir, uçup, riya, haset, ikrah. Bunların her biri bize sarhoşluk verseydi,Emin olunuz HİÇ BİRİMİZ AYIK GEZEMEZDİK. Gelin Zahir ve batın tüm günahlarımıza tevbe edelim.
Cenâb-ı Hakk Kuranı Hakimde buyuruyor:
“O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah'tandır ki. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O'nadır.” (Mü’min, 3)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Her Ademoğlu hatâ işler. Fakat hatâ işleyenlerin en hayırlıları çokça tevbe edenlerdir.” (Tirmizî, Kıyâmet, 49/2499; İbn-i Mâce, Zühd, 30)
![](https://s2.save4k.ru/pic/56g2VwIdEOQ/mqdefault.jpg)