Valentina Tereshkova 1937’de Masslenikovo’da çiftçilik yapan yoksul bir ailede doğdu. Doğumundan iki yıl sonra, II. Dünya Savaşı sırasında babasını kaybetti. Maddi olarak oldukça zor dönemlerden geçen Tereshkova, liseyi yarıda bırakarak bir tekstil fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladı. Bir yandan da amatör olarak paraşütle ilgilenen genç kadın, aynı zamanda Sosyalist Gençler Birliği’nde çalışıyordu. Bugünden geriye baktığımızda, Tereshkova Sovyetler Birliği’ni uzayda temsil edecek kadın profili için biçilmiş kaftan olduğu açıktı: Yoksul bir ailede doğan, her şeye sıfırdan başlayan, genç yaşından itibaren sosyalizme tutkulu, tekstil işçisi genç bir kadın… Bu profil, o yıllarda ABD ile uzay konusunda sağlam bir yarışa giren Sovyetler Birliği’ni, yarışta bir adım öteye taşıyacak bir profildi. Aslında bu yarış, Sovyetler’in 1957’de SPUTNIK-I’i yörüngeye başarıyla yerleştirmesiyle başladı. Bununla da yetinmeyen Sovyetler, bugünlerde etik açıdan çokça tartışılan, içinde köpek Layka’nın can verdiği SPUTNIK-II’yi de yörüngeye başarıyla yerleştirmişti. Bu yarışın karşı tarafı ABD ise bu esnada ilk uydusunu bile henüz uzaya fırlatamamıştı.
Uzaya çıkan ilk insan olarak andığımız Yuri Gagarin ise 1961’de Vostok kapsülüyle başarılı bir uzay yolculuğu gerçekleştirdikten sonra Sovyetler bununla yetinmek istemedi. ABD’nin açık ara farkla önüne geçebilmek ve tüm dünyaya Sovyetler’i daha iyi tanıtmak ve kadın-erkek eşitliğindeki duruşlarını anlatmak için “uzaya gidecek ilk kadın” fikrine odaklandılar. Dönemin devlet adamı Kruşçev, daha sonra başarılı olacak bu stratejilerinden bahsederken burjuvazinin kadınları her daim zayıf canlıları olarak görmesinden ve burjuvaziyi zayıf gösterecek Sovyet kadını temsilini uzaya hazırladıklarından bahsetmişti. Bu kadının iyi eğitimli ve özel bir kadın olmasından çok halkın içinden ve toplumu temsil edecek sıradan bir kadın profili olmasını arzuluyorlardı.
Yuri Gagarin önderliğinde başlayan seçmelerde 400 kadın arasından finale beş kişi kalmıştı. Tereshkova, bu adaylar arasıda paraşütteki uzmanlığı, işçi ve sosyalist bir kadın olması ve babasını savaşta kaybetmesiyle ayrışıyordu. Uzaya gidecek ilk kadın olarak seçildikten sonra da Tereshkova, aslında olması gerekenden hep fazlasıyla bu sürece hazırlandı. Geceler boyu uykusuz kalarak, notlar alarak, yılmadan inatla çalışmaya devam ederek… Eğitim düzeyi, roket teorisi veya uzay aracı mekaniğini anlamaya yeterli değildi ama inadıyla bunun üstesinden geldi. 16 Haziran 1963 ise hem insanlık hem kadın mücadelesi tarihine damga vuracak bir gün olacaktı. Çünkü Valentina ,Vostok-6’sıyla üç gün sürecek uzay yolculuğuna hazırdı. Kendisine kod isim olarak Martı’yı (Chaika) seçen Valentina, dünya etrafında tam 48 tur attı ve yaklaşık 71 saat uzayda kaldı. ABD’li astronotların uzayda kalış süresi o güne kadar toplam 36 saatti ve Tereshkova bu rakamın oldukça üstünde bir yolculuk gerçekleştirmişti. Yolculuğu sırasında çektiği fotoğraflar sayesinde atmosferin aerosol katmanlarının tanımlanmasını sağlayarak bilime de önemli katkılarda bulunmuştu. Ancak dönüş yolculuğunda gördüklerini ve düşündüklerini şöyle özetleyecekti: “Altımda bir göl vardı. Paraşütüm çok büyüktü ve 3 km kala açmam gerekiyordu. Bu yüzden benim için planladıkları yere, göle iniş yapmam gerekti. Aklımdan geçen ilk şey: Tanrım, uzaya bir kadın gönderiyorlar ve geri gelir gelmez ilk yaptıkları şey o kadını ıslatmak oluyor.”
Sovyetler Birliği, uzay yolculuğunun başarıyla yeryüzüne iniş yapan Valentina Tereshkova’yı Lenin Nişanı ve Altın Yıldız Madalyası ile onurlandırdı. Tereshkova, kadın kozmonot programı kapatılana kadar uzay mekiği mühendisi olarak Sovyet Uzay Programı’nda çalışmaya devam etti. 1969’dan 1991’e kadar Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesi olarak görev yaptı.
Bu ilham verici hikâyede Tereshkova’nın nelere maruz kaldığı ise arka planda kaldı. Yıllar sonra verdiği röportajlarda roketin sadece yukarı gitmeye programlandığının, geriye dönmeye programlanmasının unutulduğundan bile bahsetmişti.
Ещё видео!