Bursalı Mehmed Tâhir’in Osmanlı Müellifleri’nde bulunan “Târîh-i Sultân Selîm-i Sâlis ve Mahmûd-ı Sânî, Ayasofya Câbîsi Ömer Efendi” şeklindeki bilgi dışında hakkında biyografik ve bibliyografik kaynaklarda herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Vekāyi‘nâmenin telif tarihi olan 1203 (1789) yılında müellifin orta yaşlarda olduğu düşünülürse XVIII. yüzyılın ilk yarısında doğduğu söylenebilir. Ömer Efendi’nin adı bazı çalışmalarda Câbî Said ve buna izâfeten eser de “Câbî Said Tarihi” diye zikredilir (İA, VIII, 709; X, 454). Ahmet Hamdi Tanpınar, kaynakları arasında zikrettiği Câbî Ömer Efendi Tarihi’nin İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Seminer Kitaplığı’ndaki nüshasını “Câbî İsmet Bey Tarihi” diye belirtmiş ve nüshadan bu isimle pek çok alıntı yapmıştır (19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, s. 53).
Said isminin nereden kaynaklandığını, dolayısıyla bu kaydın kimin tarafından yazıldığına dair bilgi mevcut değildir. Ömer Efendi adı ise memuriyet unvanıyla beraber müellif nüshasında yer almaktadır (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2152, vr. 379a). Varakın sol kenarına “Müverrih-i merhûmun Ayasofya Câbîsi Ömer Efendi olduğu isimleri burada mukayyettir” kaydı düşülmüştür. Bu kayıt herhalde eseri baştan sona okuyan biri tarafından yazılmıştır. II. Abdülhamid döneminde Maarif Nezâreti’nce İstanbul kütüphanelerinde mevcut kitapların katalogları arasında neşredilen Defter-i Kütübhâne-i Es‘ad Efendi’de (s. 126) eserin künyesi, numarası ve yazı türü belirtildiği halde “müellifin adı” sütunu boş bırakılmıştır. Katalogun hazırlandığı sırada müellifin adının henüz bilinmediği ve yukarıda belirtilen isim tesbitinin katalogun neşrinden sonra yapıldığı anlaşılmaktadır. Osmanlı Müellifleri’nin (III, 181) neşir tarihi 1324 (1906) olduğuna göre müellifin adının tesbiti bu tarihten önce yapılmış olmalıdır.
Eser incelendiğinde Ömer Efendi’nin iyi bir öğrenim görmediği, okuma yazmayı da kendi gayretiyle öğrendiği anlaşılmaktadır. İfade tarzındaki bozukluklar, imlâ yanlışları, kelimeleri yanlış anlamda kullanma gibi eksiklikler dikkat çeker. Buna karşılık Ömer Efendi’nin zeki, uyanık, duyduklarını kavramaya ve kendine mal etmeye çalışan, meraklı bir kişiliğe sahip olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim birçok yabancı menşeli kelimeyi, özellikle de Fransızca kelimeleri kullanması, hatta bazan bu tür kelimelerin etimolojik tahlillerine girişmesi, yerine göre örnek gösterdiği âyetler ve zaman zaman kullandığı hadisler, Arapça darbımesellerle şiirler müellifin bu özelliklerine işaret etmektedir.
Ömer Efendi’nin ilim çevrelerinde kısaca Câbî Târihi olarak ün kazanan vekāyi‘nâmesi üç cilt üzere tertip edilmiş olup üç nüshası bilinmektedir. Eser 1203-1229 (1789-1814) yılları arasını kapsamaktadır. I. cildin ilk paragrafında müellif eserin kaleme alınış sebebini anlatırken III. Selim zamanında (1789-1807) meydana gelen olayları kaydedeceğini belirtir. Bu ifade eserin Sultan Selim’e tahsis edildiği intibaını verir. Halbuki vekāyi‘nâmenin, III. Selim’in saltanat dönemi ile IV. Mustafa’nın kısa saltanatı bir tarafa II. Mahmud’un saltanatının ilk beş yılını da (1808-1813) kapsadığı göz önünde bulundurulduğunda her üç padişah devrine teşmil edilmesi gerekir. Nitekim müellif nüshasının vikāye sayfasında ve Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi katalogunda “Târîh-i Sultân Selîm Han” ismi bulunmasına rağmen Osmanlı Müellifleri’nde vekāyi‘nâme “Târîh-i Sultân Selîm-i Sâlis ve Mahmûd-ı Sânî” ismiyle doğru olarak tesbit edilmiş, bu isim İstanbul Kütüphaneleri Tarih-Coğrafya Yazmaları Katalogları’na da (s. 224) aynen geçmiştir. Bununla beraber vekāyi‘nâmenin müellif tarafından herhangi bir özel başlıkla adlandırılmadığına işaretle “Târîh-i Sultân Selîm-i Sâlis ve Mahmûd-ı Sânî” adının yanlış olduğu düşüncesini ileri sürenler de olmuştur (Atsız, VI/1-2 [1957], s. 72-73). Eser Mehmet Ali Beyhan tarafından karşılaştırmalı metin ve ayrıntılı dizinle beraber neşredilmiştir (Câbi Tarihi, Târih-i Sultan Selîm-i Sâlis ve Mahmûd-ı Sânî, I-II, Ankara 2003).
BİBLİYOGRAFYA
BA, Ruûs Defteri, nr. 126 (1218/1803), s. 133-134; Câbî Ömer Efendi, Târih (haz. Mehmet Ali Beyhan), Ankara 2003, I, 519; II, 1055; Defter-i Kütübhâne-i Es‘ad Efendi, İstanbul, ts., s. 126; Osmanlı Müellifleri, III, 181; TCYK, s. 224; B. Flemming, Türkische Handschriften, Wiesbaden 1968, s. 163; Ahmet Hamdi Tanpınar, 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (İstanbul 1942), İstanbul 1985, s. 53, 57, 62, 116; L. Forrer, “Handschriften Osmanischer Historiker in Istanbul”, Isl., XXVI/3 (1942), s. 173, 220; Nihal Atsız, “İstanbul Kütüphanelerinde Tanınmamış Osmanlı Tarihleri”, Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, VI/1-2, Ankara 1957, s. 47-81; Mehmet Ali Beyhan, “Şânîzâde Tarihi’nin Kaynaklarından Câbî Tarihi”, Osm.Ar., XV (1995), s. 239-283; M. Cavid Baysun, “Mustafa IV.”, İA, VIII, 709; A. Cevat Eren, “Selim III”, a.e., X, 454.
Ещё видео!