Gloss Musik GmbH, tür gözetmeksizin Türkiye’nin müziğini yayınlayan Berlin merkezli bağımsız bir kolektiftir/Gloss is a Berlin based independent record label, sharing cultural diversity of Turkey with music.
On the courtesy of DOUBLEMOON RECORDS (PMY)
Composer / Besteci: Ceyhun Çelikten
Publisher / Editör: Copyright Control
[ Ссылка ]
MUSICIANS:
Bas Gitar: Nurhat Şensesli
Ritim: Mehmet Akatay
Piano: Ceyhun Çelikten
Gitar: Serhan Yasdıman
Kemençe: Furkan Bilgi
Kanun: Turgut Özüfler
Trombone: Hasan Gözetlik
Klarnet: Aykut Kerpeten
Stüdyo: Sabah Ses Kayıt
Kayıt: Emre Kıral
Mix: Emre Kıral , Ceyhun Celikten
ALBUM CREDITS
Compiled by/Derleyen: Ali Coşar & Gonca Öncel
Mastering by Pieter Snapper
Yapım Asistanı / Production Assistant: Şükran Karataş
Fotoğraflar / Photography by Bayram teber
Grafik Tasarım / Design by: Asu Somer
Türkçe Metin / Turkish text by Adnan Akçay
İngilizce Çeviri / Translated by Belkıs Boyacıgiller
[ Ссылка ]
"Homegrown İstanbul'un yolculuğu sürüyor. Yolda inenler de var, yeni takılanlar da...Hepsi de aynı trenin kaçak yolcuları, vagondan vagona bizi hoş ediyorlar. Bozkırın yalnızlığı derin maviliklerde tesell, buluyor: bir martı çığlığı olup konduğu Haydarpaşa'dan tüm dünyaya açılıyor. Tanıdık hayaller, bilinmedik umutları yüklüyor vagonlara. Hem gidiyor hem duruyoruz: bir buluta tutunup sınırları aşıyoruz. İstanbul'dan çıkan katar yersiz yurtsuz acılarımızda meşk ediyor. Madde ve kelam, zaman ve mekan, ezel ve ebed bir potada eriyip ruhumuza akıyor.
Bu albüm ahbaplıkların albümü. Müzik aleti çalanların değil, kendini çaldığı alete teslim edenlerin ahbaplığı. Hepsi de insanlık ülkesinin büyücüleri, farklı seslerle aynı dili konuşuyorlar, hepimizin ortak dilini. Gitar, en kibar haliyle klarneti buyur ediyor, bağlama buzukiyle dans ediyor, kanun kemanla muhabbette, müebbet özlemleri fısıldıyor. Hepsi aynı cümbüşte elele vermiş, yeryüzü ve gökyüzü arasındaki sıkışmamıza bir kapı aralıyorlar. Yıllar yollarla, sesler yüzlerle buluşuyor. Bizi en mahremlerine cömertçe ortak edip, en mahremimizi çırılçıplak etmeye zorluyorlar. Ruhumuzun dehlizlerinden gün ışığına uzanan bu yolculuk, hep gizlediğimiz yaralarımıza merhem olup acılarımızı hafifletiyor.
Gerçek ve düş, hayat ve hayalin birbirine karıştığı bu duble albümde, Mısırlı Ahmet’in vurmalıları, Çağlar Namlı’nın yeni anlamlar yüklediği bağlaması ile cilveleşiyor. Göksel Baktagir ve Nedim Nalbantoğlu elele vermiş, bozkır fırtınalarını senfonileştiriyorlar. Selim Sesler ve tayfası, Saray’dan Sulukule’ye uzanan eski bir Osmanlı fotoğrafını resmediyorlar. Osman İşmen ve Kirpi, en yerli ve en yabancı tınıların sentezinde, nefesimizi kesiyorlar. Mercan Dede ve Murat Yılmazyıldırım, akıl parantezindeki varoluşumuzu, duygu ve sezginin duruluğuyla yeniden tanımlayan yeni bir dil öneriyorlar: Söz yerine nefes. Vedat Sakman ve Barbaros Erköse, hep varolmuş ve hiç varolmayacak sevgiliye, insanı ağlatacak sevda notaları düşüyorlar. Hüsnü Şenlendirici, İsmail Tunçbilek ve Aytaç Doğan, Taksim Trio olmuş, her sevda ve sevdalının itiraf edilmemiş korkularıyla dertleşiyorlar. Volkan Gümüşlü ve Burhan Öçal, kemanın örtük hüznünü vurmalıların kıvraklığıyla oyuna kaldırıyor. En Baba Zula, önyargılarımızla dalga geçip bizi utandırmayı sürdürüyor. Metropol masalcısı Ceza, Fairuz Derinbulut’la gönül gönüle vermiş, karanlık sokakları şenliğe katıyorlar Norrda ve Sabahat Akkiraz, mavinin hüznüyle içimizi ısıtıyorlar. Orient Expressions ve Rojin, yasak coğrafyaların mahrem samimiyetiyle şakalaşıyorlar. Buzuki Orhan ve Erol Parlak, Balkanlar’dan Anadolu’ya mahçup bir erotizme uzanıyor. Kirika, savaşa koşan orduları, barış düğününde halaya kaldırıyor. Smadj, SOS projesiyle, göçebe ruhların raksını kapımıza getiriyor. Mehmet Güreli ve Ayşe Tütüncü, bildik müzik kategorilerini alt üst eden bir arayışta, çok uzak coğrafyaları birbirine bağlıyorlar. Cem Yıldız aşkın imkansızlığını keşfetmenin acısını ince bir sızıyla sürdürüyorlar. Taner Demiralp, İlkay Akkaya’nın sesine tünemiş kuşlarla, keyifli bir hüznü çoğaltıyor. Ceyhun Çelikten ve Nurhat Şensesli, İstanbul’un en kenar sokaklarının jazz’ını Manhattan’a taşıyorlar. Cahit Berkay ve Grup Zan, tulumun çığlığını rock’ın isyanıyla harmanlıyorlar. Hülasa, hepsi aynı mucizede sözleşmiş, dünyevi ağırlıklarımızdan sıyrılıp anın sonsuzluğuna ulaşmamızı sağlıyorlar. "
Ещё видео!