Yıl 2011... Tunus'ta başlayan halk ayaklanması Arap ülkeleri arasında hızla yayıldı. Ardından Mısır'da yükselen isyanlarla Arap Baharı kavramı Ortadoğu’da iyiden iyiye yerleşiyordu.

30 yıldır Mısır’ın cumhurbaşkanı olan ve zamanında %97’lik oranlarla seçilen lider Hüsnü Mübarek, halkın çoğunluğunun tepkisini alıyor ve isyanın boyutu gitgide artıyordu.

Henüz bahar gelmemiş halklar ise içten içe bu isyanları haklı buluyordu.
Sokaklarda, cafelerde, telefonda ve internette sohbet eden Suriyeliler, isyanda olan milletleri desteklerken bir yandan da kendilerinin de benzer durumda olduğunu konuşuyordu.

Suriye iç savaşı ise yine böyle ‘sıradan’ bir konuşmayla başladı. Suriye yönetimi, muhalefetten rahatsız olduğu için istihbarat güçleriyle insanların telefonlarını dinliyor ve açık fişleme yapıyordu.

Yine sıradan bir dinleme sırasında sıradan iki kadının konuşmaları takıldı kayıtlara. Hüsnü Mübarek hükümetini düştüğü haberi dünya gündeminde yankılanmıştı ve doktor olan kadınların arasında şu konuşma geçti;
Duydun mu Hüsnü Mübarek düşmüş?
Evet, darısı bizim başımıza.

Konuşma sadece bu kadar. Sıradan iki muhalifin kurabileceği bu kısacık diyalog, Suriye’de 10’larca ülkenin, yüzlerce silahlı-silahsız grubun içine karıştığı ve neredeyse 10 yıldır devam eden bir iç savaşın ilk adımı olmuş oldu.

свернуть