Emre Dayıoğlu - Tövbeler Olsun (Doğal Kayıt)
Söz & Müzik: Emre Dayıoğlu
Vardım geldim Ankara'nın eline,
Pişmanım sevdiğim tövbeler olsun,
Sarılaydım o incecik beline,
Pişmanım sevdiğim tövbeler olsun
Yarim sarı saçlarını ördün mü,
Dün gece rüyanda beni gördün mü,
Ne hallara düştüğümü sordun mu,
Pişmanım sevdiğim tövbeler olsun
Dayıoğlu der ki kendimden geçtim,
Aşkın şerbetini doldurdum içtim,
Gülüm koynumdayken dikeni seçtim,
Pişmanım sevdiğim tövbeler olsun...''
Türküsünün hikayesi:
2016'nın Kasım ayının soğuk bir 15.günüydü. Sabah Aşti'de otobüsten inip metroyla Kızılay'a Murtaza abinin müzik dükkanına gitmiştim. 'Hayırdır Emre?' Diye sorunca, 'abi askerlik yapmaya geldim senin dükkana' diye cevap vermiştim. Gülümsedi, bir çay söyledi. Yine sordu. Abi Mamak'ta MEBS Okul Komutanlığı'na bugün teslim olacağım deyip belgemi gösterince inandı. Hemen beni yan dükkandaki berbere götürdü ve tıraş ettirdi sağ olsun. Öğleye kadar oturdum, sonra Kızılay'dan bindim 227 numaralı otobüse. Şoför para geçmiyor kartın yok mu diye sorunca ne kartı dedim. Asker misin dedi. Birazdan olacağım dedim. Tamam para istemez, zaten kartın yok, geç otur dedi sağ olsun. O otobüs yolculuğu hiç bitmesin istemiştim. Ardımda hiç kimseye tam olarak anlatamadığım bir iç dünyam kalmıştı... Çok geçmeden Mamak'a vardı otobüs. İndim. Bilenler bilir MEBS Okul Komutanlığı'na doğru yürüdüm. Kapıya geldim. Üstümü bir güzel aradılar ve 1.tabur 6.bölüğe teslim ettiler. 21 gün orada acemilik yaptıktan sonra Emniyet ve Muhafız Bölüğüne usta birliğim çıkmıştı. Orada şans eseri Denizli'den bir resim öğretmeni dostumla karşılaşmıştım. Adı Kani. Sağ olsun bana çok yardımcı oldu. Ankara bu arada giderek soğuyordu. Eksi 16, eksi 17, eksi 18. Beni Mamak'taki 60 Evler Askeri Lojmanlarına gece nizamiye görevlisi olarak vermişlerdi. Giriş çıkışlarda kontrol yapıyordum. Kimlik soruyordum ve arabaları arıyordum. Her akşam 19.00'dan sabah 07.00'a kadar nizamiye nöbetim her akşam farklı bir astsubay ile devam ediyordu. Hiç unutmam, bu yazıyı okuyorsa kulakları çınlasın. Serhat Astsubay, nöbetlere saz getiriyordu ben çalayım diye. En şevkli sazı o nöbetlerimde çaldığıma adım gibi eminim. Günler günleri peşine taksa da zaman geçmiyordu... Hele gece çökünce içimde bir ateş yanıyordu. Her gece yüzünü sabaha dönerken gelen güvercinlerle konuşuyordum. Kumanyamın ekmeğini onlara bölüştürüyordum. Bir de şekerli diye içmediğim meyve suyumu istikhakımı, her gece aynı saatte gelen Mamak Belediyesinin çöp kamyonunda çalışan tatlı yüzlü abiye veriyordum. Hatta bir gün meyve suyu gelmedi kumanyada. 'Bugün meyve suyu vermedin asker ağa' diyerek gülümsemişti bana tatlı yüzlü çöpçü abi. Her gün onlarca yüzlerce araba arıyordum girişlerde. Her gelen arabanın, tanıdığım biridir umarım düşüncesiyle camını açtırıyordum. Kimliğini alıp baktığımda her seferinde tanıdık biri olmadığı için yıkılsam da, vakur bir duruşla kayıtlarını yapıp içeri alıyordum. Günler yıla dönüşmüştü benim için. Bir akşam 15 plakalı bir araç geldi. İçimden dedim lütfen Burdur'dan tanıdık çıkalım... Lütfen, tanıdık ses duymak istiyorum. Yine tanıdık çıkmamıştı ve yıkılmıştım. Araç nizamiyeden geçti. Fakat 1 dakika sonra geri geldi ve sordu: 'pardon siz Emre misiniz müzik öğretmeni olan?' Evet dedim. Lütfen arabadan inin azcık konuşalım. Arabada da çocuklar ve yengeler var. Neyse 5 dakika da olsa ayak üstü konuşmuştuk. Gölhisarlı Yakup Serttaş abi çıktı. Beni videolardan hatırlamış. Havalara uçmuştum ve o gecenin sabah aydınlığı nizamiyeye misafir olurken hemen gelen güvercinlerime bu durumu anlatmıştım. Buz gibiydi. 1 gece 2 gece 20 gece 30 gece 50 gece... Geçmiyordu. Kimse benim hakkımda soru sorsun istemiyordum. 12 saatlik nizamiye nöbetlerimde astsubayla konuşmadan da olmaz ki. Hepsinin farklı bir hayatı var. Oğlum 8 aylıkken geride bıraktım geldim diyemiyordum. Neyse içimi döktüm. Gel gelelim asıl konuya. Bir gece tam nizamiyenin karşısında iki eş ya da sevgili kavga ediyor. Belli ki kadın, erkekle görüşmek istemiyor artık. Ama erkek de çok pişmanım tövbe bir daha yapmayacağım diyor... Ben de mecburen izliyorum aralarındaki tartışmayı. O duygu yoğunluğumla Ankara Mamak'ın buz gibi havasında, elimdeki tuşlu telefonun mesaj kısmına yazmıştım 3 kıta... Kendimi o tartışmada pişman olan gencin yerine koyarak... Bu sefer, Ankara'ya yine gelmek nasip oldu, TRT'nin resmi bir görevlendirmesi için. Bu şiirimi de okulumdaki boş derslerimde bestelemiştim... 'Kimdi acaba o nizamiyenin önündekiler?' Diye sormayın. Çünkü ben de bilmiyorum. Kendi iç dünyamın engin dalgalarıyla da çarpışarak yazdığım bu eserimi herkese armağan edeceğim. Hepinize saygılarımla, Ankara'dan selamlar.
Emre Dayıoğlu
![](https://i.ytimg.com/vi/dZSEd-fi6gI/mqdefault.jpg)