Üstat Bediüzzaman “Kuran-ı Hakim’in tilmizlerini ve hadimlerini ikaz etmek ve aldanmamak için yazılmıştır” notunu düşerek başlıyor Hücumat-ı Sitte adlı eserine. Önemli bir ayrıntı bu. Yirmi Dokuzuncu Mektup’ta yer alan analizin muhatabı herhangi birisi değil, dine hizmet etmeyi gaye-i hayal haline getirmiş kişiler. O insanları bekleyen tehlike karşısında yüreği çatlayacak hale gelen bir fikir adamının ikazları hala güncelliğini koruyor.
Neydi o şeytan tuzaklar, kısaca hatırlayalım:
1- Hubb-u cah: makam arzusu ve şöhret düşkünlüğü
2- Korku damarı ile manen felç olma.
3- Tamâ (bir şeyi hırsla istemek), mal edinme tutkusu, açgözlülük
4- Irkçılık.
5- Enaniyet, yani benlik duygusu içinde girilen yolda kibre yenik düşmek.
6- Tenperverlik (tembellik)
Yukarda özetlemeye çalıştığım altı büyük tehlikeyi tam anlamak için eserin kendisine müracaat etmek ve her bir satırını derinden derine düşünmek gerekiyor. “Ben ülkeme ve insanlığa hizmet etmek istiyorum” diyen her ferdi bekleyen manevi tehlikeleri uzun uzadıya (somut örnekler eşliğinde) anlatıyor Bediüzzaman.
Hocaefendi’nin “Üstat bu risaleyi bugün yazsa, altı değil altmış tehlikeden bahsederdi” demesi, çokluktan kinaye olsa gerek. Haksız da değil. Mesela Üstat hayattayken sosyal medya şöhret dağıtmıyordu. Daha çok tıklanma şehveti henüz kalpleri kirletmemişti. Yalan, iftira, koğuculuk, dedikodu gibi illetler günlük hayatın arsız insiyaki haline gelmemişti. Mevcut 6 cihetin bile içinde katman katman badireleri oluşmuşsa; gerisini siz düşünün…
► Ekrem Dumanlı'nın yazısı: [ Ссылка ]
► Destek olmak için: [ Ссылка ]
► Abone olmak için: [ Ссылка ]
Ещё видео!