590 yılında Medine’de doğdu. Evs kabilesinin Abdüleşheloğulları kolundandır. Annesi, Hazrec kabilesinden Ümmü Sa‘d Kebşe dir. Birinci Akabe Biatı’ndan sonra Medineliler’i İslâm’a davet etmek için Hz. Peygamber tarafından gönderilen Mus‘ab b. Umeyr’in teklifiyle İslâmiyet’i kabul etti. Onun müslüman olması Medine’nin İslâmlaşmasında bir dönüm noktası sayılır. Medine’ye geldikten sonra Abdüleşheloğulları’ndan Es‘ad b. Zürâre’nin evine yerleşen ve davet faaliyetini buradan yürüten Mus‘ab b. Umeyr’in çalışmaları Sa‘d b. Muâz’ı rahatsız etmiş, kabilesinin önde gelenlerinden Üseyd b. Hudayr’ı ikna ederek Mus‘ab’ı Medine’den uzaklaştırmaya karar vermişti. Ancak Mus‘ab’ın güzel Kur’an okuyuşunu ve etkili konuşmalarını dinledikten sonra önce Üseyd, ardından Sa‘d müslüman olmuştu. Sa‘d İslâm’ı benimseyince hemen Abdüleşheloğulları’nın mahallesine gitti ve halkı toplayarak herkesin müslüman olmasını, kabul etmeyenlerle ilgisini keseceğini söyledi. Saygın kişiliği sebebiyle teklifi kabul edildi ve o gün Abdüleşheloğulları’nın tamamı İslâm’a girdi. Bu gelişmeler üzerine Mus‘ab b. Umeyr, Sa‘d b. Muâz’ın evine taşındı ve İslâm’a davet hizmetini buradan yürütmeye başladı. Kısa bir süre içinde Evs ve Hazrec kabilelerinin büyük bir kısmı müslüman oldu. Bu durum Hz. Peygamber’i ve Mekkeli müslümanları çok sevindirdi ve hemen hicret hazırlıklarına başlandı. Sa‘d b. Muâz ve Abdüleşheloğulları, İkinci Akabe Biatı’nda verilen söze uygun olarak Medine’ye hicret eden Resûl-i Ekrem’e ve diğer muhacirlere sahip çıktığı için Resûl-i Ekrem bir konuşmasında ensarın bütün kabilelerinin üstünlüğünden bahsederken Abdüleşheloğulları’nın onların en değerli kolu olduğunu söylemiştir. Muhacirlerle ensar arasında yapılan kardeşlik anlaşmasında Sa‘d b. Muâz, Ebû Ubeyde b. Cerrâh ile, bir rivayete göre ise Sa‘d b. Ebû Vakkās ile kardeş ilân edildi.
Tavaf için Kâbe’ye gittiğinde Ebû Cehil, Hz. Peygamber ile müslümanları Medine’ye kabul edip barındırdıkları için onu tehdit etti. Sa‘d da kendisine bir zarar verildiği takdirde Kureyş’in Şam’a giden kervanlarının tehlikeye gireceğini belirterek bu tehdide karşılık verdi. Ebû Cehil’in karşısında bu şekilde konuşamayacağını söyleyen Ümeyye’yi de yakında öldürüleceğine dair Resûl-i Ekrem’den bir söz duyduğunu haber vererek korkuttu ve Mekke’den ayrıldı . Resûlullah, Buvât Gazvesi’ne giderken Sa‘d b. Muâz’ı Medine’de yerine vekil bıraktı. Bedir Gazvesi’nden önce Hz. Peygamber, Sa‘d b. Muâz’a ensarın savaşa katılıp katılmama konusunda ne düşündüğünü sordu. Sa‘d, Medineliler’in Akabe’de verdikleri sözde durduklarını, Resûlullah’ın hiçbir emrine itiraz etmeyeceklerini söyledi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem savaş hazırlıklarını başlattı. Sa‘d, Bedir’de çarpışmaların en kritik anlarında Hz. Peygamber’in yakınından hiç ayrılmadı. Savaştan sonra esirler konusunda yapılan istişare toplantısında onların öldürülmesi gerektiğini belirtti, ancak Resûl-i Ekrem bu görüşe katılmadı. Uhud Gazvesi’nde de Medine’nin içeriden savunulması taraftarıydı. Bu savaştan önce birkaç gece Hz. Peygamber’in kapısında nöbet tuttu ve Uhud’a giderken güvenliğini sağlamak için onun önünde yürüdü, savaş boyunca da onu koruyanlar arasında yer aldı.
Sa‘d, Hendek Gazvesi’nde de önemli görevler üstlendi. Medine’yi müslümanlarla birlikte savunacaklarına dair söz veren Benî Kurayza yahudilerinin savaş sırasında ihanet ederek düşmanla iş birliği yaptığı duyulunca Hz. Peygamber durumu incelemek ve yeni bir anlaşma yapmak üzere Sa‘d b. Muâz ile birlikte dört kişilik bir heyet gönderdi. Ancak Kurayzaoğulları heyet mensuplarına hakaret etti. Resûlullah, Mekkeliler’in en güçlü ortaklarından olan Gatafân kabilesinin reisleriyle haberleşerek kuşatmayı kaldırdıkları takdirde Medine’deki hurma gelirlerinin üçte birini onlara vermeyi teklif etti. Olumlu cevap alınca Evs ve Hazrec kabilelerinin önderleri Sa‘d b. Muâz ve Sa‘d b. Ubâde ile görüştü. Sa‘d, Cenâb-ı Hakk’ın bu konuda bir emri yoksa düşmana hurma vermekten yana olmadıklarını ve düşmanla savaşmaktan korkmadıklarını söyleyince Resûl-i Ekrem bu düşüncesinden vazgeçip savaşa devam etti. Savaşın sonlarına doğru düşmanlar tarafından atılan bir ok Sa‘d’ın koluna isabet ederek damarlarını parçaladı. Hz. Peygamber çok kan kaybeden Sa‘d’ın tedavisiyle bizzat ilgilendi ve kendisini Mescid-i Nebevî’nin yanındaki hasta çadırına nakletti; hastabakıcı olarak da Rufeyde el-Ensâriyye’yi görevlendirdi. Hendek Gazvesi’nden sonra Resûl-i Ekrem, Benî Kurayza üzerine yürüyüp kalelerini kuşattı. İslâm’a girmeyi ve şartsız teslim olmayı kabul etmeyen Benî Kurayza kabilesi muhasaranın ardından İslâm’dan önceki dönemde müttefikleri olan Sa‘d b. Muâz’ın kendileri hakkında vereceği hükme razı oldu. Bunun üzerine Benî Kurayza topraklarına götürülen Sa‘d savaşacak durumdaki erkeklerin öldürülmesi, kadın ve çocukların esir edilmesi ve mallarının müslümanlar arasında paylaştırılması yönünde karar verdi
![](https://i.ytimg.com/vi/kg-wiGniDIw/mqdefault.jpg)