Deprem denince en çok akla gelen isimlerden biri olan Ahmet Mete Işıkara’yı geride bırakmış bir adam. Televizyon kanallarında ülkenin eksiklerini bazen aptala anlatır gibi anlatır. Bazen de bilimsel verilerle gerçeği anlatmaya çabalar durur.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen tonton bir bilim insanı.

Depremlerle ilgili büyük uyarılarda bulunmasına rağmen en çok onun komik videolarıyla ya da dini inancıyla ilgilenen bir kesme sesini duyurmaya çalışır. Babadan kalan milyonları elinin tersiyle itip ülkesinde jeolojinin önemini haykırır. Hatta onun “Asperger sendromum var” demesi bile dikkat çekmekle suçlanmasına neden olur.

Şimdilerde komplo teorilerine karşı bir karton kutuda kıtaların nasıl ayrıldığını anlatmaya çalışıyor çıkabildiği haber kanallarında. Okulda coğrafya dersinde görmemiz gereken bilgiyi Amerika’yı keşfetmiş gibi sevmemizi sağlıyor.

Tabii hep böyle tatlı bir adam değil. Skandal sözleriyle de sürekli gündeme geliyor. Kanuni Sultan Süleyman hakkında söylediği “Piri Reis’in en büyük talihsizliği Kanuni Sultan Süleyman gibi bir salağın zamanında doğmuş olmasıdır” sözü en bilineni. Ama en ideal yönetim biçiminin monarşidir, dışkı işkence değildir diyerek sözlerini bir türlü filtreden geçirememesi “ah be!” dedirtmiyor değil.

Oysa Jules Verne’in Dünyanın Merkezine Yolculuk kitabını okumasıyla jeolojiye merak sarmış, üniversiteye kadar sınıfı zar zor geçse de hayali olan jeoloji bölümüne başladıktan sonra tarihe dokunmayı başarmış bir akademisyen kendisi.

Lutaud Ödülü, Collège de France'ta misafir profesörlüğü, College de France madalyası, Bigsby Madalyası, 2000 Nisan’ında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliği derken birçok başarıya imza atmış biri. Yüzlerce kitap ve bilimsel makale de cabası. Ayrıca kayıp bir kıtayı tarihte saklandığı yerden çekip çıkartan bir Türk…

30 bin kitaplı kütüphanesindeki tüm bilgiyi yüklediği beyniyle gelene geçene bilgi fırlatan, İlber Ortaylı ve Fatih Altaylı ile yaptığı programlarla 7’den 70’e herkese bilimi sevdiren, Stephen Hawking ile hoşbeş etmiş bir adam…

Ayrıca Jeoloji alanında 17 kitap, 262 bilimsel makale, 217 tebliğ özeti, 74 popüler bilim makalesi; tarih ve felsefe ile ilgili popüler 13 kitap ve 500’ü geçen deneme yazısı yayımlayan bir bilgi kütüphanesi.
Peki, gerçekten bunlardan mı ibaret dersiniz?

Acaba Celal Şengör bu kadar zenginliği bir kenara atıp neden bilimi seçti?
Onun adını bilim dünyasına altın harflerle yazdıran olay neydi?
Gelecek İstanbul depremi hakkında söyledikleri neydi?
Yetkililer için neden “hiçbir şey başaramadılar?” dedi?
İstanbul’u boşaltıp Amerika’nın adamı mı olmaya çalışıyor yoksa gerçek bilimin kapılarını mı aralıyor?
Buyurun...

свернуть