#tefsir #kolay #anlaşılır #fecr
.
..
Rabbimiz, fecre yeminle söze başlıyor. Rabbimizin sonsuz ve sınırsız ilmini, hikmetini anlatmayı murad buyurduğu zaman, isim ve sıfatlarına yemin ettiğini, gücünü, kudretini bize göstermek istediği zaman da fiillerine ve yaratıklarına yemin ettiğini görüyoruz. Burada da yarattığı âyetlerinden birisi üzerine yemin ediyor. Dikkatler daha bir çekilsin diye, bu yeminlerden sonra anlatılacak konuları daha bir dikkatli dinleyelim diye fecre yemin ediyor.
Sabah aydınlığının ilk belirtisidir fecir. Kelime bizi farklı bir dünyaya götürüyor. Doğuda güneş doğmadan önce dikine bir kırmızılık meydana gelir ki, bu fecri kazib, yalancı fecirdir. Sabahın geleceğinin ilk habercisi, ilk müjdecisidir bu. Fakat henüz güneş doğmamış, henüz sabah gelmemiştir. Bundan hemen sonra tümüyle ufku kaplayan bir aydınlık başlar ki, işte bu fecri sâdıktır ve günün başlangıcıdır. Artık gece bitmiş ve sabah başlamıştır.
İşte Allah ona yemin ediyor. Anlayabildiğimiz kadarıyla bu fecir, zulmün, zulmetin, karanlığın ve işkencenin bitmesinin beyanıdır. Sanki bu yeminle Rabbimiz biz mü’min kullarına şöyle buyuruyor: “Ey Müslümanlar! Ey kullarım! Sakın endişe etmeyin! Sakın üzülmeyin! Eğer Benim istediğim gibi kul olursanız, eğer sadece Beni dinler, sadece Benim çektiğim yere gider, sadece Benim yolumda olursanız bilesiniz ki mutlaka fecre ulaşacaksınız. Fecre yemin olsun ki fecre ulaşacaksınız. Fecre yemin olsun ki bayrama ulaşacaksınız. Fecre yemin olsun ki zafere ve kurtuluşa ereceksiniz. Yeter ki siz Benim is-tediğim gibi kul olun, gerisini düşünmeyin!” Bundan sonra bakın Rabbimiz bir yemin daha yapıyor, bir yemin daha geliyor:
2. “Zilhicce ayının ilk on gecesine andolsun;”
On geceye de yemin olsun ki! Rabbimiz on geceye yemin ediyor. Bu on geceyle ilgili birçok şeyler söylenmiştir. Bunun, itikafa girilen Ramazanın son on gecesi, Kurban bayramı arefesi olan Zilhiccenin ilk on gecesi, Ramazan bayramı başlangıcı veya Muharremin son on gecesi, zafere ulaşılmadan önceki son on gece, her ayın karanlık gibi geçen ilk on gecesi olduğu söylenmiştir. Böylece diyebiliriz ki, bütün gecelere yemin edilmektedir.
Bunun mânâsı şudur: Üzerimizde bulunan geceler bunlardan hangisi olursa olsun, hangi gecede bulunursak bulunalım, biz bunları Allah’ın istediği gibi değerlendireceğiz. Bu gecelerde hep kullukta, kıyamda olacak, isyan etmeyeceğiz. Bu geceleri onların sahibinin is-tediği gibi değerlendirecek ve sonunda fecre ulaşacağımızdan emin olacağız. Bu geceleri bize lütfedenin arzularını gerçekleştirecek ve sonunda zafere, bayrama ulaşacağımızı bileceğiz.
Üzerimizde taşıdığımız karanlıklar, zulmetler, işkence, kötü hava ve terslikler on günler, on geceler sürebilir. Ama bilelim ki fecir mutlaka doğacaktır. Uzun bir süre zulmet dönemi yaşasak ta sabredeceğiz, imkânları değerlendireceğiz ve kesinlikle bir fecrin, bir bayramın geleceğini bileceğiz. Ne olursa olsun unutmayacağız ki Allah’ın gücü her şeye yeter.
On geceye yemin ediyor Allah, ama miskin miskin yatılan, gafletle fevt edilen on gece değildir bu geceler. Sabahı bekleme, fecri kucaklama, bayramı soluklama adına çabalanan, çırpınılan, terlenilen, Allah’ın istediği gibi değerlendirilen, Allah’ın istediği biçimde kendilerinde kıraatin gerçekleştirileceği bir on gece. Kitapla beraber olu-nacak, kitapla diyalog kurulacak bir on gece. Allah kitabından Allah’ın istediği gibi hayatı düzenlemek üzere mesaj alınacak bir on gece. Kıraatle birlikte kıyamın gerçekleştirileceği bir on gece.
İşte böyle Allah’ın istediği biçimde değerlendirilecek bir on geceden, kıyam ve kıraatin gerçekleştirildiği bir on geceden sonra gelecek bir sabah, bir fecirden söz ediyor Rabbimiz. On gecelik bir karanlıktan sonra gelen bir fecir, bir aydınlık. On gecelik bir çileden, ıstıraptan, işkenceden, yoğun bir çaba ve çırpınıştan sonra erişilen bir aydınlık.
Önce Hatice’de, sonra Ebu Bekir’de, sonra Ali’de, sonra Zeydde sonra Bilal’da gerçekleşen bir aydınlık. Hani duvarda, surda bir ge-dik açılır, ışık sızmaya başlar, sonra bir delik, bir delik daha açılır ve nihâyet tüm duvarlar yıkılıp oda aydınlanır ya, işte bunun gibi, önce bir evde, sonra evlerde, ardından mahallede, tüm şehirde, sonra tüm ülkede ve dünyada güneşin doğacağı ve Allah’ın hâkimiyetinin gerçekleşeceği bir fecir, bir bayram.
Güneşin doğuşu ve aydınlatışı da böyledir değil mi? Önce en yüksek dağlar aydınlanır, sonra biraz daha alçak tepeler, sonra dağlar, tepeler yırtılıverir de tüm şehir aydınlanıverir ya, işte böyle yırtına yırtına, devire devire gelecek bir aydınlık ve zafer…
3. “Her şeyin çiftine de, tekine de andolsun;”
Sonra bir de çift ve teke yemin olsun ki! Peki acaba nedir bu çift ve tek? Acaba bu çift ve teke yeminle neyi kastediyor, neyi anlatıyor Rabbimiz bize? Bu konuda da 36 görüş vardır. Meselâ tek Arafa günü, çift te bayram günüdür demişler. Arafa günü tek gündür ama bayram günleri çifttir. Rabbimiz Bayrama ve bayram öncesi onun muştusu olan arafe gününe yemin ediyor demişlerdir. [Ali Küçük Hoca]
![](https://i.ytimg.com/vi/z6MTzn-PP0A/maxresdefault.jpg)